Kadın sağlığı, üreme tıbbı ve genel sağlık konularında kapsamlı bir hizmet sunmaktayız. Bilgi ve birikimimizi kullanarak her hastanın benzersiz ihtiyaçlarına odaklanıyor, kişiselleştirilmiş çözümler üreterek sağlıklı bir yaşam için rehberlik ediyoruz.

Çalışma Saatlerimiz

Foto Galeri

Sağlıklı Bilgiler

Tekrarlayan Tüp Bebek Tedavisi Başarısızlığı

Genel tanım olarak başarısız 3 ve üzerinde (bazı standartlara göre 2 ve üzerinde) tüp bebek tedavi siklusunu tekrarlayan IVF başarısızlığı olarak adlandırıyoruz. Nedenler değerlendirildiğinde de embriyo kalitesi (morfolojik ve genetik olarak),  uterin faktörler ve yanı sıra anne adayının sistemik rahatsızlıkları ve immün faktörler karşımıza çıkıyor. Fakat şunu da unutmamak gerekli ki en ileri teknikler ile de tam bir başarıdan söz edemiyoruz. Çünkü henüz çözülememiş moleküler düzeyde birçok faktör mevcut.

Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı çiftler için son derece stresli bir durumdur ve birçoğu tedaviye devam etmek istemezler. Bu vakaların değerlendirilmesinde deneyimli bir doktor tarafından başarısızlığın neden yada nedenlerinin ortaya konulmasına çalışılmasıdır. Bulunabilen bir neden varsa öncelikle bu sorun ortadan kaldırılarak daha yüksek başarı hedeflenmelidir.

Tüp bebek başarısızlığı olan birçok çift genellikle “neden başarısız olduğu bize anlatılmadı, hep aynı tedavi uygulandı, bize bilgi verilmedi” diye yakınırlar. Bu nedenle yeni tedavi planı öncesi doktorun bu işe kalben eğilmesi ve bu konuda bilimsel donanımlı olması gerekir. Çiftlere sunulan yöntemler kanıtlanmış, yan etkisi olmayan ve etik olarak uygulanabilir olmalıdır.

Tekrarlayan IVF başarısızlığı durumunda uygulanan son güncel tekniklerden bahsedecek olursak;

Erkek faktörüne bağlı vakalarda uygulanan teknikler:

İnfertilite vakaları analiz edildiğinde önemli bir oranda erkek faktörü dikkat çekmektedir. Erkek infertilitesinin analizi, kullanılan teşhis ve tedavi yöntemleri hızla ilerlemekte ve birçok çifte olumlu sonuçlar verilebilmektedir. Erkek faktörü değerlendirilirken temel analiz sperm örneğinin incelenmesidir. Sperm sayısı, hareket kabiliyeti, spermin dölleme yeteneği ve gerekli vakalarda genetik analizi önemlidir. Sayısal düşüklük, hareket oranı düşüklüğü yada tam hareketsizlik, şekil bozuklukları ve sperm örneğinde genetik olarak DNA kırıklarının yoğun olması infertilite nedenleridir. Günümüzde çevresel faktörler, çalışma şartlarında maruz kalınan birçok toksik madde, sigara, erkek yaşının ilerlemesi sperm kalitesini düşürmektedir.

Tedavi öncesi erkeğin iyi analizi önemlidir. Bazı vakalara özel antioksidan ve vitamin tedavisi gerekli olabilir. Bazı daha ciddi vakalarda da hormon tedavisi ve sperm yapımının uyarılması gerekli olabilir.

Günümüzde tedavide zorlanılan grup içinde; sperm sayısı çok düşük ve kalitesiz olan vakalar ve hiç sperm olmayan azospermi vakalarıdır. Şiddetli erkek faktöründe Tüp Bebek Teknikleri içerisinde ICSI yani mikroenjeksiyon önemli bir çığır açmış ve birçok vakada çözüm getirmiştir. Fakat ilerlemeler bununla son bulmamıştır. Sonuç olarak mikroenjeksiyon tekniğinde her bir yumurta içerisine bir sperm enjekte edilmektedir. Seçilen sperm kalitesi direkt olarak tedavi sonucunu etkilemektedir. Bu seçim ile ilgili uygulanan son gelişmeler ve teknikler şu şekildedir:

IMSI (high magnification ICSI = büyük biyütmeli mikroenjeksiyon)

Şiddetli erkek faktörü olan infertil çiftlerde uygulamaya giren son derece etkin olan bir yöntemdir. Bu yöntem henüz yeni bir uygulamadır ve dünyanın seçkin birkaç merkezinde uygulanmaktadır. Yeni olmasının yanında sonuçları net şekilde değerlendirilmiş ve etkinliği kanıtlanmıştır. Mikroenjeksiyon işleminde kullanılacak spermin en ileri teknolojik imkanlar ile binlerce kat büyütülerek incelenmesini ve böylelikle en iyi spermin seçilmesini sağlamaktadır. Bu işlem için özellikli bir mikroskop kullanılmaktadır. Bu özel mikroskop ciddi maddi yatırım gerektirmesinin yanı sıra kullanımı için belirgin bir eğitim sürecine ve deneyime ihtiyaç vardır. 

Mikroenjeksiyon işleminde her bir olgun kadın yumurtası bir adet sperm ile döllenmektedir. Embriyo kalitesini belirleyen yumurta ve sperm kalitesidir. Döllemede kullanılacak spermin seçimi de hayati önemlidir. Eğer sperm dölleme kapasitesi en iyi olan ve genetik olarak en kaliteli sperm seçilirse işlemde döllenme oranı yüksek, embriyo kalitesi yüksek, gebelik oranı yüksek ve gebelik kaybı oranı düşük olmaktadır.

Şiddetli sperm sorunu olan vakalarda IMSI kullanılmaktadır. Normal mikroenjeksiyon sisteminde sperm 100 ila 400 kat büyütülerek seçilmektedir. Büyük büyütmeli mikroenjeksiyon yani IMSI’de sperler 1600 ila 7000 kata kadar büyütülerek son derece titiz ve sperm başındaki bazı özellikler detayla incelenerek seçilmekte ve mikroenjeksiyon uygulanmaktadır.

Ayrıca yeni bir diğer teknik; mikroenjeksiyon esnasında spermin polarizan mikroskop altında incelenip baş kısmındaki parlaklığa göre değerlendirilerek seçilmesidir. Son çalışmalarda morfolojisi normal olan spermlerde daha yüksek oranda parlaklık saptanmıştır.

Magnetik Sperm Seçimi (sperm mıknatısı): Tüm infertil çiftlere bakıldığında erkek faktöre bağlı infertilite (kısırlık) yaklaşık %50 altta yatan neden olmaktadır. Yapılan sperm analizlerinde sperm sayısının az olması (oligospermi), hareket kapasitelerinin düşük olması (astenospermi) ve şekil bozuklukları (teratospermi) erkek kısırlığında rol oynayan en önemli parametrelerdir. Günümüzde spermlerde normal mikroskoplarla tespit edilemeyen başka bozuklukların da olduğunu göstermiştir. Dölleme kapasitesi düşük sperm hücrelerini mikroenjeksiyonda kullanmamak için Magnetic Activated Cell Sorter (MACS) denen bir teknoloji kullanılmaktadır. Bu teknoloji mikroenjeksiyon uygulanacak erkek infertilitesi durumlarında ümit verici olsa da, henüz kesin fikir birliği sağlayacak yeterli çalışma mevcut değildir.

Ko-kültür Yöntemi

Ko-Kültür; daha önceki yıllarda uygulanan endometrial ko-kültür yani rahim içi hücrelerden üretilen ko-kültür ve çok yeni bir yöntem olarak yumurta çevresindeki hücrelerinden elde edilen (granulosa cell co-culture) olmak üzere farklı gruplarda incelenebilir. Ek bir kültür vasatıdır. Embriyo, laboratuarda özel sıvılar içerisinde geliştirilmektedir. Bu sıvılar yumurta ve spermin döllenmesinden embriyonun gelişimine ve anne rahmine yerleştirilmesine kadar bir besi yeri görevi yapmaktadır ve anne rahmi ve tüplerdeki sıvıları taklit eden niteliktedirler. Ko-kültür vasatı ek bir besi ortamı olarak embriyonun gelişimine salgıladığı büyüme faktörleri ile katkıda bulunmaktadır. Bu yöntem ile daha kaliteli embriyolar elde edilerek gebelik oranı seçilmiş vakalarda daha yukarıya çekilmektedir. Normal tüp bebek tedavisi ayında kolaylıkla uygulanıp hastaya da ek bir maliyet yaratmaz. Bu husus çok önemlidir. Eski Ko-kültür yöntemlerinde rahim içinden alınan hücreler kullanılmakta, hasta tüp bebek tedavi ayından bir ay önce rahim içi örneklemesi için işleme alınmakta ve ek olarak ciddi miktarda para ödemekte idi. Maliyet dışında eski yöntem olarak uygulanan rahim hücreleri ile uygulanan ko-kültür birçok bilimsel çalışmada beklenen sonucu vermemiş ve birçok merkez tarafından terk edilmiştir. Yeni yöntem olarak  yumurta çevresi hücrelerden üretilen ko-kültür her yönden çok daha iyi sonuçlar vermektedir.

Uzun süredir uygulanan ko-kültür yöntemi ile ilgili ayrıntılı analizler ve bilimsel çalışmalar bu yöntemin tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı başta olmak üzere birçok vaka grubunda anlamlı olarak gebelik oranını artırdığını göstermiştir. Bu konuda Doç Dr Aygül Demirol, Fransız bilim adamları ve bu grup içerisinden Dr Moncef Benkhalifa organizasyonunda ciddi bilimsel çalışmalar tamamlanmıştır. 

Bu yöntem Amerika, Fransa, Türkiye ve Hindistan’da belli merkezlerde uygulanmaktadır..

Başarıya ulaşmak için bazı tekniklerin beraber kullanımı da gerekmektedir. Örneğin; Lazer tekniği kullanılarak yapılan özel bir mikroenjeksiyon sistemi ile yumurta daha az zedelenmekte ve daha kaliteli embriyolar elde edilmektedir. Lazer sistemi ve ko-kültür birlikte kişiye özel uygulandığında maksimum başarı elde edilmektedir. Lazerle mikroenjeksiyon da bilimsel olarak etkinliği yayınlarımız ile kanıtlanmış diğer bir tekniktir.

Preimplantasyon Genetik Tanı: PGD  (Preimplantation Genetic Diagnosis:PGT) tüp bebek uygulaması sırasında embriyoların spesifik bir rahatsızlık açısından genetik testi yapıldıktan sonra yalnızca sağlıklı olanların seçilip anneye transfer edilmesi işlemidir.

Preimplantasyon Genetik Tarama ( Preimplantation Genetic Screening:PGS): işlemi embriyoların uterusa yerleştirilmeden önce kromozomların anöploidi dediğimiz kromozomal anomaliler açısından değerlendirilmesidir. PGS yöntemi ile anomali gözlenmeyen  embriyoların tespit edilip transfer edilmesi ve sağlıklı bir bebek  sahibi olunması amaçlanmaktadır.

Anöploidi olarak bilinen, kromozom sayısının normalden daha fazla ya da az sayıda olması,  en sık görülen kromozom anomalilerindendir. Preimplantasyon Genetik Tarama (PGS) işlemi embriyoların uterusa yerleştirilmeden önce kromozomların anöploidi açısından değerlendirilmesidir. Anöploidi yumurta ve spermin her ikisinde de olabildiği gibi, fertilizasyon aşamasında embriyoda da oluşabilir. Anöploidi mevcut  olan kromozomal anomalinin çeşidine göre, fiziksel / mental gelişim problemine neden olabilir. PGS yöntemi ile anomali gözlenmeyen  embriyoların tespit edilip transfer edilmesi ve sağlıklı bir bebek  sahibi olunması amaçlanmaktadır.

Tüp bebekte elde edilen embriyoların bazısı uterusa implante olamazken, bazısının gelişimi erken dönemde durabilir, bazısı da bu süreçleri atlatsa bile doğum sürecine kadar gelişimine devam edemeyebilir. Sonuç olarak gebeliklerin %20si, doğal gebeliklerde de olduğu gibi, düşük ile sonlanabilir. Embriyo gelişim başarısızlıklarının nedenleri arasında komozomal düzensizlikler en büyük payı oluşturmaktadır.  Düşüklerde görülen en yaygın  kromozomal anomalileri : 13, 16, 18, 21 ve 22. kromozomlarda trizomi (bir kromozomdan üç tane bulunması),  monozomi (kromozomun bir kopyasının bulunması) ve seks kromozomlarında (X ve Y) sayısal bir anormallik bulunmasıdır.

PGD Nedir?

Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD) kistik fibrozis, talesemi  ya da dengeli yapısal translokasyon riski taşıyan çiftlere uygulanır. Dengeli yapısal translokasyon genetik olarak dengesiz gamet (sperm ya da ) oluşmasına neden olur ki bunlar döllenmeyi gerçekleştirirse, genetik materyalde eksiklikler ya da fazlalıklara neden olarak kromozomal olarak anormal bir embriyo oluşmasına neden olabilir. Embriyoda meydana gelen böyle bir durum embriyonun ölümüne, düşüğe ya da ciddi medikal problemleri olan bir çocuğun doğumuna neden olabilir.

PGS/ PGD Nasıl ve Ne Zaman Gerçekleşir?

Embriyo fertilizasyonun ardından kültür sisteminde 8-10 hücreli evreye gelinceye kadar 3 gün takip edilir. Bu 3 günlük embriyoların blastomerlerinden bir ya da iki hücre biyopsi ile alınır ve  belirli kromozomlara kromozomal analiz yapılır. PGS/ PGD işlemi düşük ve canlı doğumlarda kromozomal anomalinin en sık görüldüğü kromozomlara ( 13, 16, 18, 21, 22, X ve Y) uygulanır.

Kromozomlara PGS/PGD işlemi yapılırken Fluorescence In Situ Hybridization (FISH) yöntemi ile özel problar (küçük DNA parçaları) analizi yapılacak olan belirli bölgelere bağlanır. Her prob farklı bir floresan boya ile etiketlenir.  Bu floresan probları biopsi olarak alınmış hücreler ile etkileşime sokulur ve özel kromozomlar ile hibritleşmesi beklenir. Genetikçi tarafından floresan mikroskobu kullanılarak belirli kromozomda görülen renkli sinyaller ( bir, iki ya da üç) değerlendirilir. Tek bir sinyal monozomi, iki tane olanı disomi (normal), ve üç olan trizomi olarak değerlendirilir. Böylece belirli kromozomlardaki anöploidi belirlenebilir.

PGS/PGD nin avantajları nelerdir?

·       Transfer edilecek olan en iyi embriyoyu seçerek, gebelik oranı arttırmak, dondurulacak ya da elenecek olan embriyoya karar vermek

·       Düşük riskini azaltmak

·       Hastalara daha iyi bir yönlendirme yapabilmek

·       Kromozomal olarak normal olan embriyoları olan ama gebe kalamamış hastaları cesaretlendirebilmek

        PGS Endikasyonları

·       İleri yaş ( 35-37 yaş üstü)

·       Tekrarlayan düşükler

·       Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı

·       Önceki gebeliğinde kromozom anomalisi olması

·       Anormal morfolojili spermler ile İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) uygulanması

·       Spermde anöploidi olması

·       Çiftlerden en az birinde anöploid mozaisizm görülmesi

·       Çiftlerden en az birinin X e bağlı olan hastalık taşıyıcısı olması

PGD Endikasyonları

·       Çiftlerden en az birinin yeniden düzenlenmiş yapısal kromozom taşıyıcısı olması (translokasyon, inversiyon, delesyon)

·       Bilinen genetik hastalık için tanı konularak sağlıklı gebelik elde edilme amaçlanması

PGD yönteminin bazı dezavantajları bulunmaktadır:

·       Hazırlık ya da biyopsi aşamasında bazı teknik problemler yaşanabilir

·       Başarılı bir IVF ve PGD işlemi yapılsa bile transfer sonrası gebelik oluşmayabilir.

·       Tek bir hücrenin analiz sonuçları mozaisizmden kaynaklı olarak teşhis edilememiş ya da sınırlı olabilir (embriyonun blastomerlerinde farklı içerikler olmasından dolayı). Bu nedenle prenatal teşhis ile sonuç onaylanmalıdır.

·       Sadece belirli sayıda kromozom kontrol edilebildiğinden tüm kromozomal ve genetik anormallikler PGD ile teşhis edilemez.

·       Sonuç olarak biyopsisi yapılmış hücrede sadece belirli bir test yapılabilmektedir. Test için alınmış tek bir hücre ile de genetik sorunların tümü taranamaz.

PGD’nin Ne Tür Faydaları Vardır?

  • Uygun olgularda tüp bebek uygulamasının başarısını arttırır.
  • Seçilmiş vakalarda gebelik oranını arttırır.
  • Gebeliğin abortus (düşük) ile sonuçlanma riskini azaltır.
  • Gebeliğin tıbbi sonlandırılma gerekliliğini azaltır.
    • Çoğul gebelik oranını azaltır.
  • Tekrarlayan başarısız IVF denemelerinin getirdiği ekonomik ve psikolojik yükleri azaltır.

PGD Kimlere Yapılmalıdır?

  • İleri yaştaki anne adaylarına 
  • İki veya daha çok tüp bebek uygulanmasına rağmen gebelik elde edilememiş çiftlere
  • Tekrarlayan erken gebelik kayıpları (düşükleri) olan çiftlere (translokasyon taşıyıcılığı dışı sebepli)
  • Dengeli translokasyon taşıyıcısı çiftlere
  •  Ailevi Akdeniz anemisi, Orak Hücre Anemisi, Kistik fibrozis, SMA gibi tanısı mümkün olan bazı tek gen hastalıkları yönünden risk taşıyan eşlere
  •  Aile bireyleri ile HLA uyumlu embriyonun seçilmesi
  •  Önceki gebeliklerinden genetik hastalıklı bir çocuk sahibi olan  çiftlere
  • Anöploidili (kromozom bozukluğu bulunan) gebelik öyküsü olan annelere
  •  Gonadal mozaism (İki yada daha çok aynı anormalliğe sahip doğum ürününe rağmen eşlerin genetik test sonuçlarının normal olması) olgularına
  •  TESE olguları (şiddetli erkek infertilitesi ile birlikte olan olgular)
  •  Poor responder’lar (hiperstimulasyon protokolüne yetersiz cevap veren olgular)
  •  X kromozomuna bağlı geçiş gösteren hastalıklar açısından eğer söz konusu hastalığın direkt genetik tanısı yapılamıyorsa embriyonel seks tayini.

Embiyo Biyopsisi ve PGT Yanılma Payı Var mıdır?
PGT (Preimplantasyon Genetik Tanı) yapmak için hastaya ait embriyoların herbirinden hücre örneği alınması gereklidir. PGT uygulaması sırasında embriyoların zarara uğrama olasılığı yok denecek kadar düşük olup hasarlanma oranı %0.3 olarak ifade edilmektedir.

Kullanılan yönteme göre değişmekle birlikte PGT testinin hatalı sonuç verme ihtimali %2-7 arasında değişmektedir.

“Tek Gen Hastalıkları” Ne Demektir?
Tek gen hastalıkları DNA üzerinde şifrelenmiş “gen” dediğimiz ünitelerin işlevlerinin bozulması sonucu oluşan bir genetik hastalıklar grubudur. Bu tür genetik hastalıklar özellikle akraba evliliklerinde artmaktadır.

Ülkemizde akraba evliliklerinin sık olması nedeniyle bu tür hastalıkların doğum öncesi dönemde (prenatal tanı) ve hatta embriyo aşamasında (preimplantasyon tanı) tanılarının yapılması çok önemlidir. Postnatal (doğum sonrası) ya da prenatal (doğum öncesi) tanınabilen tek gen hastalıklarının tamamının preimplantasyon dönem tanılarının da yapılması mümkündür.

Tek gen hastalıklarının preimplantasyon genetik tanısı tek hücrenin DNA analizine dayanır. Kistik fibrosis, Hemofili A1 ve B, Alpha L-1 antitripsin yetmezliği, Tay sach’s ve Sickle cell (orak hücreli) anemi, Retinitis pigmentoza,  Talassemiler (akdeniz anemisi), Alport, Gaucher’s, Uzun zincir acyl-CoA dehidrogenaz eksikliği, Multiple epiphyseal displasia,  Achondroplasia (cücelik), Neurofibromatosis, Epidermolysis bullosa, Myotonic dystrophy, X-linked hydrocephalus, Kanser predispozisyonu ve Fanconi anemisi gibi uzun bir hastalık listesinin preimplantasyon genetik tanıları yapılmıştır. 

Embriyo Yapıştırıcı

Transfer için seçilen embriyolar transfer kataterine yüklenir iken özel sıvılar ile birlikte katatere alınmaktadır. Bu özel sıvı rahim içi ve embriyolar arasında uyumu sağlamaktadır. Bu özel besleyici sıvılar içerisine katkı maddeleri konularak embriyonun rahme yapışması artırılmaya çalışılmaktadır.

Transfer solüsyonunda eklenen bazı katkı maddeleri ile bazı ürünler piyasaya sürülmüştür. İngilizcesi “Embriyo glue” olan embriyo yapıştırıcı embriyo ve rahim uyumunu artırıp gebeliği artırmak için kullanılmalıdır. 

Uterin faktörün değerlendirilmesi için ise;

Ofis Histeroskopi:

Histeroskopi rahim içinin değerlendirildiği altın standarta sahip bir tekniktir. Son teknikle geliştirilen ofis histeroskopi ile hastalara anestezisiz, ofis şartlarında kısa sürede bu işlem uygulanabilmekte ve uterin sorunlar var ise aynı anda tanı konulup tedavisi yapılabilmektedir. Örneğin rahim içi adezyon alanları, polipoid gelişimler, uterin septum vakaları gibi yapısal ve endometrial hiperplazi, endometrit gibi patolojik boyuttaki sorunlar tedavi edilerek gebelik oranları artırılabilmektedir. Gerekli olan hastalarımıza ofis histeroskopi başarı ile uygulanmaktadır ve tekrarlayan gebelik kayıpları ile ilgili olarak da birçok hastada tanı ve tedavide kullanılmaktadır.

Ayrıca, histeroskopi esnasında herhangi bir sorun bulunmasa da rahim içi hücreleri canlandıran-uyaran bazı işlemler (injury denilen mikrotravma ile kök hücrelerin uyarılması) gebelik oranını artırıcı etki yapmaktadır. Doç Dr Aygül Demirol İngiltere Scheffield Üniversitesi ile ortaklaşa yaptığı projede de bu tedavinin etkinliğini göstermiştir. Özel uygulama gerektirir.

Çiftin detaylı değerlendirilmesi;

Birçok tekrarlayan IVF başarısızlığı vakası değerlendirildiğinde detaylı, sistemik analizlerinde eksiklerle karşılaşıyoruz. Bu nedenle çiftlerin her yönden iyi analizi şart.Özellikle hormonal ve immün olarak değerlendirilmeleri çok önemli. Troit sorunları, prolaktin yüksekliği, immün sistem ile ilgili bazen net tanı konulamamış sinsi seyreden romatolojik, gastrolojik ve tüm diğer sistemler ile ilgili sorunlar çözümlendiğinde tedaviden iyi yanıt alınabilmektedir. Bunun yanısıra sistemik koagülasyon defektleri tedavi başarısı ve aynı zamanda komplikasyonlar açısından gözden kaçırılmamalıdır. Dolaylı yada direkt olarak embriyo implantasyonunda önemli rol oynamaktadır. Yanı sıra gebelik kayıplarında da önemli bir yere sahiptir. Genel konseptmiz içinde detaylı analiz ve gereken vakalarda ön tedavi verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu arada unutmamamız gereken çiftlerin psikolojik olarak değerlendirilip uzman ekip ile tedaviye güvenle ve bilgilendirilerek hazırlanmaları da olmazsa olmaz bir faktör.

En iyi cevabın sağlanacağı tedavi döneminin saptanması:

Tüp bebek tedavilerinde başarıya giden yolda altın anahtar; iyi sayı ve kalitede yumurtanın elde edilmesidir. Her hanım her ay tedavide aynı performansı sağlamaz. Yani belli bir dönemde iyi sayı ve kalitede yumurta aldığınız aynı kişi uygun olmayan yanıtının düşük olduğu başka bir ayda az sayıda ve düşük kalitede yumurta üretebilir. Bu dönemleri öngörmek için vakanın hikayesinin iyi değerlendirilmesi, iyi analiz edilmesi, detaylı muayene edilmesi ve bazı özel testler ile durumunun netleştirilmesi gerekir. Ayrıca her vaka aynı protokol ve hormon iğnelerine aynı cevap vermez. Kişiye özel olarak doz ve tedavi detaylarının yeniden farklı şekilde organize edilmesi gerekir.

Bazı özel vakalarda tedavi öncesi hazırlık amaçlı destek tedaviler gereklidir:

Birçok hastalık grubunda ki sıklıkla infertilite ile birlikte rastladığımız polikistik over sendromu, endometriozis gibi durumda yine vakaya özel hazırlık ve destek ön tedaviler başarıyı fevkalade etkiler. Ayrıca over rezervi düşük yani tedavi cevabı düşük olan vakalarda bazı özel hormonal, bitkisel ya da yine vakanın alt yapısına göre farklı destekler sonuçta büyük etkiler yaratır ve başarının elde edilmesini sağlar.

Erkek infertilitesinde de kişiye özel olmak şartı ile gereken vakalarda ön hormon destekler, sperm sorunu ve altta yatan risk faktörlerine göre özel dozlarda antioksidan ve vitamin destekleri sperm kalitesi, dölleme yeteneği ve spermin genetik hasarı üzerinde etkilidir. Bu arada şunu unutmamalıyız; tüm bunların uzman ekip tarafından bilinçli verilmesi gerekir. Her gün basında birçok bitkisel ve farklı destekler okuyor ve dinliyoruz ve ne yazık ki bu yorumlar uzmanlık konusu kadın doğum ve infertilite, tüp bebek olmayan kişiler tarafından da yapılabiliyor. Uygun olmayan tedaviler farklı etkileşimler ile fayda yerine zarar verebilir ve başka sistemik yan etkilere yol açarak başarıyı artırmak yerine başarıyı düşürürler ve hatta uzun dönem risklere yol açabilirler.

Comments are closed